Ağrı, tarih boyunca nice medeniyetin kesişme noktası olmuş, bağrında taşıdığı kültürel zenginliklerle Anadolu’nun incilerinden biri.
Ancak bugün, bu güzelim şehir, yoksulluk ve işsizliğin pençesinde kıvranıyor.
Gençlerimiz, umutlarını bir valize sığdırıp gurbetin yollarına düşüyor; kimi Karadeniz’in inşaatlarında, kimi Kanada, Amerika ya da Romanya gibi uzak diyarlarda ekmeğini arıyor. Ama ne yazık ki, bu arayış çoğu zaman bir trajediyle son buluyor. Gencecik canlar, işsizliğin ve yoksulluğun kurbanı olarak toprağa karışıyor.
Bu, Ağrı’nın kanayan yarası; bu, hepimizin utancı.
Gurbetin Acı Bedeli: Ağrı’da iş imkanlarının kısıtlılığı, gençlerimizi tehlikeli yollara sürüklüyor. Trabzon'da bir inşaatta elektrik akımına kapılan bir gencin cansız bedeni, Patnos’ta alevler arasında kurtarılmaya çalışılan bir başka can… Bunlar sadece haber değil, birer insanlık dramı. Yurt dışında da durum farklı değil. Romanya’da, Kanada’da, Amerika’da iş bulma umuduyla yola çıkan gençlerimizden gelen ölüm haberleri, yüreklerimizi dağlıyor. Onlar, sadece karınlarını doyurmak için değil, ailelerine, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunma hayaliyle yola çıkıyor. Ama o hayaller, çoğu zaman bir tabuta sığdırılıp geri dönüyor.
İşsizlik: Nesilden Nesile Aktarılan Kader
Ağrı’da işsizlik, adeta bir alın yazısı gibi nesilden nesile aktarılıyor. Gençlerimiz, kendi topraklarında ekmek bulamayınca, çareyi gurbette arıyor. Ancak bu, sadece bir göç meselesi değil; bir varoluş mücadelesi. İş bulamayan genç, ya inşaatlarda canını tehlikeye atıyor ya da tehlikeli iş kollarında ömrünü tüketiyor. Bu döngü, Ağrı’nın geleceğini çalıyor. Mustafa Yiğit olarak, yıllardır bu gerçeği haykırıyorum: Ağrı’nın gençleri, kendi memleketlerinde, kendi topraklarında bir gelecek kurmayı hak ediyor!
Yorumlar
Kalan Karakter: