Değerli Patnoslu okurlarımız,
Biz büyük bir ülke ve büyük bir milettiz.
Dünya sahnesinde adaletin sesi olmak, her liderin harcı değildir. Ama Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha bunu kanıtladı. Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu'nda, Filistin'in acısını, zulmünü ve umudunu bütün dünyaya haykırdı. "Filistin'in yanında olduk, oluyoruz ve olacağız" diyerek, Türkiye'nin net duruşunu bir kez daha tescilledi. Bu sözler, sadece bir konuşma değil; bir milletin vicdanının, bir liderin cesaretinin manifestosuydu. Ve evet, bu duruş, dünya arenasında Erdoğan'ı –ve Türkiye'yi– adından söz ettiren bir figür haline getirdi.
Hatırlayalım: Gazze'de, Batı Şeria'da devam eden soykırımvari saldırılarda 41 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bunların 17 bini çocuk, binlercesi kadın. Başkan Erdoğan BM kürsüsünden sorduğu sorular, vicdanları sızlattı: "Gazze'deki çocuklar insan değil mi? Filistin'deki çocuklar hakka sahip değil mi?"
Bu sorular, sadece retorik değil; uluslararası toplumun ikiyüzlülüğünü yüzlerine vuruyordu. Erdoğan, "Dünya beş'ten büyüktür" felsefesini bir kez daha hatırlatarak, BM'nin işlevsiz yapısını eleştirdi. "Gaze'de sadece çocuklar ölmiyor; BM sistemi de ölüyor, Batı'nın savunduğu değerler de ölüyor" dedi.
Haklıydı; çünkü İsrail'in saldırıları, sadece Filistin'i değil, insanlığın umutlarını da yok ediyor. Bu net duruşun meyveleri gecikmedi. Erdoğan'ın yıllardır süren diplomatik hamleleri, uluslararası arenada domino etkisi yarattı. Hatırlayın, 2024'te BM'de Filistin'in temsilcisini üye devletler arasında görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Bugün ise, Fransa,Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Portekiz gibi ülkeler, Filistin Devleti'ni resmen tanıdı. Bu, G7 ülkeleri arasında bir ilkti ve Fransa gibi diğerlerinin izleyeceği sinyali verdi. Erdoğan'ın çağrıları, Filistin'in tam BM üyeliği için kapıları araladı. Türkiye, bu süreçte Filistin'in kurumsal kapasitesini güçlendirmek, mali ve teknik destek sağlamak için elini taşın altına koydu. UNRWA gibi yardım kuruluşlarının faaliyetlerini sürdürmesi için bastırdı.
Sonuç? Dünya ülkeleri, bir bir Filistin'i tanımaya yöneldi. Bu, Erdoğan'ın liderliğinin somut zaferi.
Peki, İsrail ne durumda? Köşeye sıkıştı, hem de fena halde. Netanyahu'nun maceracı politikaları, Orta Doğu'yu savaşa sürüklerken, uluslararası izolasyonunu derinleştirdi. Erdoğan'ın BM'deki "Bu barbarlığa, bu zulme dur diyecek misiniz?" sorusu, İsrail'in müttefiklerini bile rahatsız etti.
Artık İsrail, yalnız bir aktör; çünkü adalet arayışı, küresel bir dalgaya dönüştü. Türkiye'nin bu süreçteki rolü, sadece Filistin için değil, tüm Müslüman dünyası için bir ilham kaynağı.
Patnos'tan New York'a, bu ses yankılanıyor: Zulme karşı sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır.
Sevgili okurlar, Erdoğan'ın duruşu bize şunu öğretiyor: Gerçek liderlik, koltukta oturmak değil, mazlumun yanında dik durmaktır. Filistin'in özgürlüğü, hepimizin özgürlüğüdür. Türkiye, bu yolda yürümeye devam edecek. Biz Patnoslular olarak, bu gurura ortak olalım. Daha yapacak çok işimiz var; ama inanıyorum ki, hep birlikte başaracağız.
Mustafa Yiğit
Patnos Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Yorumlar
Kalan Karakter: